03 Şubat 2024 Cumartesi
Kanser tedavisinde pıhtı riski göz ardı edilmemeli
Kronik hastalara "yılbaşı sofrası" uyarısı
Kışın artan kalp damar hastalıklarından korunma önerileri
Adana Şehir Hastanesi, kalp ameliyatında "minimal invaziv" yöntemini uygulamaya başladı
Kilo kontrolü bağışıklık sistemini güçlendiriyor
Tütün endüstrisi kadınları hedef alıyor
Iğdır Valisi ve Belediye Başkan Vekili Ercan Turan, Dilucu Gümrük Kapısı’nda incelemelerde bulunarak tırcılar ile görüştü.
Iğdır Valisi ve Belediye Başkan Vekili Ercan Turan, yeni yıl ve aralık ayı ihracatları nedeniyle yaşanan yoğunluğun azaldığı Gümrük Kapısı’nda yetkililerden bilgi aldı. Vali Turan, mevcut kapasitenin artırılması ve işlemlerin hızlandırılması noktasında yapılabilecek çalışmalarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Tır şoförleri ile bir süre sohbet eden Vali Turan, istek ve talepleri dinledi.
Kültürel varlık yönünden zengin olan Iğdır, barındırdığı tarihi yapıları ile de tarihe ışık tutuyor. Şehrin birçok yerinde bulunan fakat İl Kültür Müdürlüğü tarafından korunmayan ve restorasyona alınmayan yapılar gün geçtikçe yok olmaya devam ediyor.
Urartular döneminden kaldığı ve Demir Çağı’nın özelliğini barındırdığı söylenen Urartu Mezarlığı köylüler tarafından şans eseri bulundu. Köylüler tarafından tespit edilen boşlukta araştırmacıların çalışması sonucu alanın Urartulardan kalma bir mezar olduğu tespit edildi. Mezar odasının ön kısmının toprak kayması sonucu büyük ölçüde tahrip olduğu biliniyor. Bu alan daha sonra cami olarak kullanıldığı dönemde düzeltilerek genişletildi. Mezarlık içinde üç niş bulunurken, bu nişlerden biri mescit olarak kullanıldığı dönemde genişletilerek mihrap olarak kullanıldı. Mezarlığın içinde giriş kapıları bulunmayan iki oda yer alıyor. Bu iki odayı birbirinden ayıran bir genişlik yer alırken, ileriye doğru genişleyen bir bölme de bulunuyor. Ayrıca burası vatandaşlar tarafından dilek dileme alanı olarak da kabul gördü.
İnanışa göre; mağara içinde düşen taşları tekrar duvara yapıştırılıyor, bir dilek tutuluyor ve eğer taş duvara yapışırsa dilek kabul oluyor. Araştırmacılar tarafından yapılan çalışmada mezarlık ile ilgili mimari özellikler kayıt altına alınırken, arkeolojik bir veri elde edilemedi.
Mezarlığın bir köylü tarafından hayvan otlatılırken bir hayvanın boşluktan düşmesi sonucu şans eseri bulunduğunu belirten köylülerden Çetin Şengül, “Zamanında köylüler buranın üzerinde hayvan otlatırken hayvanlardan biri aşağı düşüyor. Vatandaşlar hayvanı kurtarmaya çalışırken burayı keşfediyorlar. Köylüler buranın kapısını yapıp elektrik döşediler, daha sonra burayı ibadethane olarak kullandılar. Burasının bir özelliği yazın serin kışın ise sıcak oluyor. Vatandaşlarımızı buraya bekliyoruz. Buranın bir diğer özelliği ise vatandaşlar tarafından dilek dileme yeri olarak kabul görmesidir. Vatandaşlar burada bulunan taşları bir dilek tutarak tekrar duvara yapıştırıyorlar. Eğer taş duvarda asılı kalırsa dilenen dile kabul görür, taş düşerse dilenen dilek kabul olmuyor” dedi.
Mağarayı merak ettiği için görmeye gittiğini söyleyen Erdal Karataş ise “Ben burayı önceden bilmiyordum. Gelip gördüm mutlu oldum. Herkesi burayı görmeye bekliyorum. Ben burayı normal bir ibadethane biliyordum, ama mağara şeklinde görünce çok şaşırdım. Çok güzel bir yer” dedi.
Iğdır’ın Tuzluca ilçesinde yer alan, görünüşünden dolayı dünyanın en büyük ikinci dağı K2 Dağı’na benzetilen Tekelti Dağı her geçen gün daha çok dağcıyı ağırlarken farklı görüntülere de sahne oluyor. Iğdır Ağrı Dağı Arama Kurtarma ve Dağcılık Spor Kulübü Başkanı Muhammed Akkuş, 2 bin 550 rakımdaki dağ tırmanışı sonrası kar banyosu yaparak soğuk havaya meydan okudu. Muhammed Akkuş soğuğun vücuda faydası olduğunu söyleyerek, “Doğadayız, bir kar banyosu yaptık. İnsan vücudunun öyle bir yapısı var ki her türlü hava ve doğa şartına uygundur. İnsan inandığı zaman her şeyi yapabilir çünkü her şey beyinde bitiyor. Sağlıklı yaşamak ve kalmak istiyorsanız doğa sporları yapmaya devam edin. İlk etapta insan soğuk ile tanıştığı zaman bir ürperti yaşıyor. Daha sonra buna alışıyor ve kendinizi özgür hissediyorsunuz. Alışınca kendinizi çelik gibi hissediyorsunuz. Şu an rüzgâr estiği halde bir şey hissetmiyorum. Eğer hastalanmak istemiyorsanız, sağlıklı kalmak istiyorsanız soğuk ile tanışın” dedi.
Akkuş, kar banyosu yaparken dağcı arkadaşları da Akkuş’u kara yatırdı ve kar topu attı.
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na fiilen girdikten hemen sonra Harbiye Nazırı Enver Paşa’yı aynı zamanda Osmanlı III. Ordu Komutanı olarak Sarıkamış Kuşatma Harekâtını bizzat yürüttüğünü belirten Iğdır Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengiz Atlı, Enver Paşa’nın kuşatma planını uygulamak için 22 Aralık 1914’de başlattığı taarruzun Birinci Dünya Harbi’nin en acı sayfalarından birini oluşturduğunu söyledi.
Enver Paşa’nın bizzat kendisinin de belirttiği gibi burada ordu sadece düşmana karşı değil “havanın ve yerin” gösterdiği muhalefete karşı da mücadele etmek zorunda kaldığını belirterek, “Asker çoğu zaman yolu olmayan, ya da bir-bir buçuk metreye varan karla kaplı olan, geçit vermeyen 3500 metre yüksekliğindeki dağ yollarını aşmak zorunda kalmıştır. Öyle ki 19 Aralık ile 10 Ocak tarihleri arasında bölgedeki ortalama hava sıcaklığı -20 ile -25 dereceye kadar düşmüştü. Enver Paşa’nın kendi karargâhı bile 25 Aralık ile 2 Ocak tarihleri arasını çadırsız geçirmek zorunda kalmış ve bazı karargâh subaylarının ayak parmaklarının donduğu görülmüştür. Ordu, ulaşım güçlüğü nedeni ile sadece dört güne yetecek kadar yiyeceği beraberinde götürmüş ve 25 Aralık ile 27 Aralık akşamına kadar, iki gün sadece ekmek ile zeytin yemek zorunda kalmıştır. Bütün bu sebeplerden dolayı Sarıkamış önlerine ancak yorgun ve bitkin halde bir avuç asker ulaşabilmiştir. Bu felaketin en önemli nedeni, araç ve gereç yetersizliğinden dolayı, kolordular arasında iyi bir muhaberenin kurulamamış olmasıydı” dedi.
Sarıkamış harekatının amacı işgal altında kalan Kars’ın, Sarıkamış’ın, Kağızman’ın ve Iğdır’ın işgal altında kurtarılmasıdır diyen Atlı; ” Enver Paşa’nın o dönemdeki Erkan’ı Harbiye’nin başına geçmesinden sonra ilk hareketinin birincisi Sarıkamış olmuştur. Sarıkamış’ın o dönemde hareket itibariyle Aralık ayında başlayıp Ocak ayında neticelenen bir harekattır. Tabiat şartları bakımından iklim şartları bakımından oldukça zor bir harekattır. Çünkü o dönemde Aralık ayındaki kışın en sert olduğu dönemlerde özellikle iklimin en sert olduğu dönemlerde ve oradaki askerlerin Allahuekber dağında yaşayarak yaklaşık 2 metreye yakın bir kar arasında Sarıkamış ile uğraşması gerçekten kolay değildir” dedi.
Şehit sayısı ile ilgili kesin bir bilginin olmadığını belirten Atlı; “O dönemde Sarıkamış hareketine katılanlara baktığımızda yaklaşık belli bir sayı mesela bazı kaynaklarda şehit sayısı 30 bin 60 bin 90 bin arasında verilir ama biz kesin neticeyi bilmiyoruz. Kesin neticeyi bilmememizin sebebi o dönemde kaybolanları olması, vahşi hayvanlar tarafından parçalananların olması özellikle firarilerin olmasından dolayı kesin bir rakam veremiyoruz. Osmanlı arşiv kaynaklarında gerekse Cumhuriyet arşiv kaynaklarında kesin ve net ve rakama ulaşamıyoruz fakat şehit sayımız çok fazladır. Enver Paşa’nın bu harekattan amacı öncelikle Sarıkamış’tan Kafkaslara kadar ulaşan bir Panturancılık düşüncesini gerçekleştirmekti. Fakat bu harekat o dönemdeki kış şartları ikincisi iletişimsizlik istenilen neticeyi sağlayamadı” dedi.
Rusların asıl amacının sıcak denizlere inmek olduğunu dile getiren Atlı; “Savaşın sonunda kaybedilen bu savaştan sonra Ruslar ileri bir harekete geçerek Muş’u, Erzurum ve Bitlis’e kadar 1916 yılına kadar geniş bir hareket düzenleyerek bir kalkışmaya kalktılar. Rusların buradaki amaç aslında işgal değil ilhak etmekti yani kendilerine kattılar. Özellikle yeni bir Kars inşa ettiler. Kars Serhat şehrimiz Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan şehrimiz en önemli geçiş noktamızdır. Çünkü en önemli geçiş kapılarımızdan biri Kars’tır. Enver Paşa’nın en önemli amacı özellikle Erzurum’dan itibaren Sarıkamış ve Kars’ı ele geçirmek ve o dönemdeki Vilayat-ı Sitte sınırlarına tekrar ulaşmaktır. Çünkü Berlin antlaşması ile birlikte Kars, Ardahan ve Batum’u kırk yıl süresince Rus işgaline bırakmışlardı. Iğdır’ın işgal tarihi biraz daha farklıdır. 1828 Türkmençay Antlaşması ile elimizden çıkan bir Iğdır yaklaşık 1920 yılına kadar işgal altında kalmıştır. Dolayısıyla bu bölgelerin kurtarılması bizim için çok önemli çünkü Ruslar bu bölgeyi elde ettikleri zaman önce nüfus yapısını idari yapıyı değiştirmeyi amaçladılar. Vilayetler kurarak etnik yapıyı değiştirmek için oluşumlara gittiler. Rusların buradaki amaçları burayı elde ederek sıcak denizlere inmekti” dedi.
Sarıkamış harekatının birçok sebebin olduğunu kaydeden Atlı; “Yaklaşık 30 bin ile 60 bin şehitten bahsediyoruz. Bazı kaynaklarda bu 90 bine kadar çıkıyor. Bu çok büyük bir hezimettir. Soğuk kar şartlarında, iklim şartlarında özellikle iletişimsizlik, cephaneler arasındaki uyumsuzluk bu cephenin başarısız olmasında en büyük etkendir” dedi.